Error: Your upload path is not valid or does not exist: /home/gencyese/public_html/wp-content/uploads İhsan Şenocak Hocanın Kitabından 15 Madde de Ali Haydar Efendi
Ev / Blog / İhsan Şenocak Hocanın Kitabından 15 Madde de İki Devrin Ulu Hocası Ali Haydar Efendi

İhsan Şenocak Hocanın Kitabından 15 Madde de İki Devrin Ulu Hocası Ali Haydar Efendi

1-DOĞUMU VE AİLESİ

Ali haydar efendi rahimehullah Batumun Ahıska kazasında 1866 yılında dünyaya geldi. Babası şerif efendi namazını ezan okunur okunmaz abdest alıp eda edebilmek amacıyla beline bağladığı ibrikle dolaştığından dolayı ‘Molla’ olarak anılırdı. Baba Molla Şerif hakkında fazla bir şey bilmiyoruz.İki yaşında annesini, dört yaşında da babasının tabutu ardından yürür. Yetimlik küçük yaşta nisbesi olur. Bu yüzden ‘Molla Şerifin Yetimi’ diye anılırdı.

2-TAHSİL HAYATI

Ali Haydar Efendi rahimehullah 1894 yılında kadar devam eden ilk tahsilini Ahıska’daki civar medreselerde yapar. Zekası ve muhakeme gücüyle hocaların dikkatini çeker. Hocaların teşviki ve şartların da etkisi ile tahsiline devam edebilmek için Anadolu’ya hicret etmek zorunda kalır.

3-EĞİTİM HAYATI ERZURUM VE ÇİLE

Kafkasya’nın medresesiz kalan çocukları da sünnete uyarak kimi Trabzon’a, kimi Erzurum’a hicret eder. İlahi takdirde, Molla Şerif’in yetimi Ali Haydar Efendi’ye rahimehullah Erzurum yazılmıştır. Vur ha vur yürünen, yalın ayak katedilen yollar bir noktada tükenir ki orası Erzurum’dur.

Ali Hayder Efendi şehre varır varmaz Bakırcı Medresesi’ne kaydolur. Öylesine gayret gösterir ki, adeta geceleri gündüzlere ekler kandillerin dibine oturur, gece boyu mütalaa eder; yorulduğunda uyumamak için ise rahlenin başına bıçağı kor öyle bir gecedir ki o kadar uykusuz kalmıştır ki bıçağa rağmen uykuya dalar bıçak alnına batar ve acıyla uyanır. Daha talebelik yıllarında alnına fedakarlığın imzasını kazımıştır.

4-İSTANBUL VE EĞİTİM HAYATI

Ali Haydar Efendi rahimehullah tahsil hayatının çıraklık devrisini Ahıskada; kalfalık devresini Erzurumda yaptı. Ustalık dönemi için ise İstanbul’u tercih eder. Bunun için Erzurum’dan yaya olarak Samsun’a oradan da vapurla İstanbul’a geçer.  İstanbul’da ilk olarak, devrin en ciddi eğitim kurumu olan Fatih Medresesi’ne kaydolur. Buradaki tahsilini ikmal edince zamanın meşhur alimi Çarşambalı Ahmet Hamdi Efendi derslerine iştirak eder.1906 umumi icazetname alır.

Ardından medresetul kudata devam eder. Kayıtlara göre Ali Haydar Efendinin rahimehullah müderrislik serüveni şu şekildedir. 1325 yılında Sadi Bey Medresesi üçüncü müderrisliği, ardından sırayla Darul-Hilafeti-Aliyye Medresesi Kısmı Ali Fıkıh Müderrisliği, Fetvahane Musevvitliği, Heyeti İftaiyye Reisliği, Sahn Medresesi Müderrisliği görevlerinde bulundu.1334-1337 ve 1340-1341 senelerinde muhatap, baş muhatap olarak iştirak etti.

5-ALİ RIZA BEZZAZ HAZRETLERİ İLE TANIŞMASI

Yer: Bandırma Tarih: Ramazan ayının ilk günleri

Ali Haydar Efendi rahimehullah Merkez Camiinde akşam namazına müteakip vaaz edecektir. Ulu Hoca kürsüdeki yerini alır. İslam cemiyetini istila eden bidatlerden, hurafelerden söz eder ve bunları terviç eden tekkelerin yanlış yolda olduklarını, tamir adına tahripte bulunduklarını anlatır. Çünkü ziyaret ettiği tekkelerin birçoğunda İslam’a muhalif işlerin meşru kabul edildiğine tanık olur. Konuşmaların sonlarına doğru ifadelerini müşahhaslaşıtırır ve Bandırmalı Şeyh Ali Rıza Bezzaz Hazretlerini isim vererek tenkit etmeye başlar.

Börekçi Hasan Efendi vaazda söylenenleri mütalaa etmek için doğruca şeyhinin evine gider. Ali Rıza Bezzaz Hazretlerine vaazın muhtevasını arz edince evde kısa süreli de olsa bir sessizlik yaşanır. Büyük Veli oluşan sessizliği şu iki cümleyle bozar: ‘’Merak etmeyin! Ali Haydar Efendi çok yakında bize gelecektir.’’ Vaazdan sonra Ali Haydar Efendi’yi rahimehullah bir pişmanlık hali kuşatır.

Öyle ki; yaşadığı her an muzdarip bir hastanın ‘’şeb-i yelda’’sı gibidir. Büyük Veli’yi arayıp bulması gerektiğini düşünür. Büyük Veliyi aramaya başlar. O sırada Ali Rıza Bezzaz Hazretleri kumaş dükkanında insanlarla meşguldür. Halvet yeri şehrin tam göbeği Allah Teala ile beraber olmak için insanlardan kaçmıyor;  iş için gelenler, fetva sonlar derken beklenen misafir kapıda görünür. Zamanın Ulu Hocası akşamdan sabaha çektiği ızdırabı Ali Rıza Bezzaz Hazretleri’nin huzurunda söze aktarır; Büyük Veli tarafından affını ve evlatlığa kabulünü ister.

6-HUZUR DESRLERİNİN BAŞ MUHATABI

1759’dan başlayıp hilafetin kaldırıldığı 1924 yılında kadar devam eden huzur dersleri ramazan ayında yapılır ve zaman zaman sert tartışmalara da sahne olurdu. Dersi anlatan alime mukarrir müzakereci konumunda olanlara ise muhatap denir. Ali Haydar Efendi’nin baş muhatap olarak katıldığı Huzur Derslerinden biridir. Dersin mukarriri Tikveşli Yusuf Efendi’dir. Ali Haydar Efendi’den rahimehullah siyasi açıklamalar yapmaması sorular sormamasını rica eder.

Tikveşli Yusuf Efendiye Kuran-ı Kerim’e rağmen kanun yapan Meclisi Mebusan’ın ve kanunları uygulayan devlet adamlarının durumunu ne olduğunu sorar. Tikveşli sual karşısında sukuta bürünür. Usul gereği suale cevap alamadığı için kendi cevapladı. Dersten sonra herkes meclisi mebusanı Kuran-ı Kerim’e göre illegal ilan eden Ali Haydar Efendi’nin akıbetini merak etmektedir.

7-YEDİ-SEKİZ HASAN PAŞA KARAKOLU

Padişah huzurunda akdedilen dersin ertesi günü, genellikle idamlıkların çağrıldığı Yedi-sekiz Hasan Paşa Karakolu Ali Haydar Efendi’yi rahimehullah davet eder. Karakolda ifadesi alınan Ali Haydar Efendi rahimehullah Sultanın huzuruna çıkarılır. Sultan, Ali Haydar Efendi rahimehullah yanına davet eder, yer gösterir ve ona hitaben şöyle der: ‘’ Şayet etrafımdaki ulema senin vakarına ve ilmine sahip olsaydı, İslam ümmeti, bu gün bu halde olmayacaktı.’’

8-TEFSİRDE HOCASI

Ali Haydar Efendi rahimehullah sarf ve nahiv öğrenmeye önem verir;’ Ancak sarf ve nahiv ilmine vakıf olanlar Kuran-ı Kerim’in manasını anlayabilirler.’ derdi. Ali Haydar Efendi işari tefsir derslerini Ali Rıza Bezzaz Hazretlerinden (rahimehullah) alır. Bir keresinde bize, Allah’ın sana verdiğinden (Onun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu gözet.’ Mealinde ki ayeti okudu. Sonra da bu ayeti tefsir edin dedi. Biz de ‘ Allah’ın sana ihsan ettiği gibi sen de ihsan et.’  şeklinde bir mana verdik. Yani ‘ Allah-u Teala sana mal, mülk verdi; sen de onu fakir fukaraya dağıt.’ dedik.

Ali Rıza Bezzaz Hazretleri ise bizden farklı olarak, ayete şöyle mana verdi: ‘ Allah vardı sen yoktun. Varlık ve birlik sadece Allah’a kalmıştı. Sonra Allah sana ihsan etti, sen, yarattı; fakat sen O’nun varlığına birliğine ortak koştun. Şimdi sen Allah’a ihsan et. Ama nasıl? Din-i Mübin-i İslam’ın emrettiği gibi varlığını O’nun varlığında yok et; yani fena fillah ol ki, O’nun vacibu-l-vücud olduğunu yakin derecesinde idrak et.’ Bu manayı duyunca huzurunda bir daha tefsir yapmadım. Kumaş satan bir veli ayetlerden bu manaları nasıl çıkarırdı, şaşar kalırdım.

9-Şeyhülİslamlık Teklifini Geri Çevirmesi

Devlet ehramının İttihatçılar elinde tepetaklak olduğu günlerde 1914 yılı Talat Paşa, Hüseyin Cahit ve daha birkaç kişi Ali Haydar Efendi’yi rahimehullah ziyarete gidip ona şeyhülislam olmasını teklif ettiler İttihatçılar, Üstadın hiç düşünmeden tekliflerini kabul edeceğini düşünüyorlardı. Ali Haydar Efendi’nin rahimehullah ‘’ Zulmü payidar eden idarenize, zihniyetinize mi Şeyhülİslam olmamı istiyorsunuz? Şu birkaç odalı zaviyemi sizin ‘gözyaşı dolu’ sarayınıza nasıl tercih edebilirim?! İfadesi karşısında irkildiler Şeyhülİslam olmayı reddetti.

10-İstiklal Mahkemeleri

Polis memurları Ali Haydar Efendinin evine kendilerine araştırma emri verildiğini söylerler. İğneden ipliğe ararlar özellikle Sivas, Erzurum, Giresun, Rize de şapka yürüyüşle alakalı bir yazı ya da bir belge bulabilecekler miydi? Çok istiyorlardı; fakat nafile. Evde, İskilipli Atıf Hocanın ‘’Frenk Mukallitliği ve Şapka ‘’ adlı eserinden başka, dava ile alakalı olabilecek bir şey yoktu. Üstadı zabıtnameyi tasdik ettirmek bahanesiyle karakola götürüp hapishaneye koydular.Ali Çetinkaya ( kel ali ) İstiklal Mahkemesi heyeti hâkiminin hakkında vereceği kararı haftalarca beklemek zorunda kaldı.

11-ANKARA

Ali Haydar Efendi rahimehullah, Atıf Hoca rahimehullah ve diğer mazlumlar Ankara’da vagonlardan indirilip üçerli-dörderli gruplar halinde İstiklal mahkemesine Ankara Hapishanesine götürülür.

12-İstiklal Mahkemelerinden Beraat

Aylarca süren davanın kararını açıklamak üzere maznunları salona alır. Karar: Erzurum, Rize, Giresun isyan hadisleriyle alakadar ve iş bu hadiselerin tertip edilmesi ve yayılmasından sorumlu ve öteden beri hükümet tarafından yapılan yenilik ve inkılap hareketlerine karşı bir muhalefet hareketi oluşturmak ve şuan ki hükümet aleyhine propaganda da bulunmak suçuyla 3/12/1340 (1925) tarihinde taht-ı tevkife alınan…’’ diye başlayan kararda; idama, mahkumiyete ve beraata dair şu ifadeler vardır: ‘’ 55.maddeden İskilipli Atıf Hoca ve Babaeski eski müftüsü Ali Rıza Efendilerin salben idamlarına… Erzurumlu Şeyh Süleyman 10, Fatih türbedarı Hasan Tahsin 5 sene küreğe konulmalarına…

Çeşitli bölgelerde meydana gelen isyan hadiseleriyle ilgili oldukları idiasıyla… Şeyh Ali Haydar, Berber Mustafa… Tahirul Mevlevi beylerin haklarında iddia olunan fillere karıştıklarına dair vicdani kanaat temin edecek kanuni deliller bulunmadığından beraatlarına ve başka bir sebeple tutuklu değillerse salıverilmelerine oy birliği ile karar verildi.’’

13-İBADET HAYATI

Muhterem Mahmud Efendi onun rahimehullah ibadet hayatı ile alakalı şunları söylemektedir:’’ o kadar çok ibadet eder, namazda o derece uzun kalırdı ki, görenler namazı hiç bitmeyecek sanırdı. Mesela yatsı namazına çeyrek dakika kalıncaya kadar evvabin kılardı. Böyleyken her namazdan sonra Ya Rabbi! Sana layık bir rekât namaz kılamadım. Beceremedim.’  diye gözyaşı dökerdi.’’ Namazlarını ‘’huşu’’ içerisinde eda etmek, diğer ibadetlerden de haz alabilmek için yemeği az yemeye özen gösterirdi. Ali Haydar Efendi rahimehullah yemeği çok yemenin ibadet hayatına nasıl tesir ettiğini ile alakalı şöyle bir olay anlatmıştır:’’ Buhara Meşayih’ı her gece gelir bana feyiz verirdi. Bir zaman hastalanmıştım, çok az yemek yiyordum. Hastalığım geçip, iyileştiğimde iştahım açıldı. O gün yemeği biraz fazla kaçırdım. Gece her zaman ki gibi teheccüde kalktığımda, Buhara Meşayih’ı yine geldi. Oturdular, ‘ Bu fazla yemek yedi.’ dediler ve feyiz vermeden kalkıp gittiler.’’

14-VEFATI

Takvimler,1960 gösterirken Ali Haydar Efendi rahimehullah elveda demeye hazırlanıyordu.  Cemaleddin Server Revnakoğlu’nun anlattığına göre:’’ Hayatının sonlarına doğru işitmezliği artmış ve ilerlemişti. Neredeyse hiç duymaz hale gelmişti. Kendisiyle karşı karşıya oturup konuşmak kabil olamıyordu. Kâğıtla yazışma usulünce başvuruluyordu. Yazı ile konuşma şekli anlaşmayı birazcık sağlıyorsa da yorucu ve duymaz olduğundan çok sürmüyor; birden etrafı sessizlik kaplıyordu.’’ Oğlu anlatıyor: ‘’ Babam, hayatının son gününde, hayret dolu bakışlarımız arasında o heybet dolu vücuduyla yattıkları yerden doğruldu, bizim duyacağımız yükseklikte bir sesle,’’ Onların dualarının sonu da şudur: Hamd; Alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.’ (yunus’10) mealindeki ayeti okudu ve gerisin geri olduğu yere uzandı. Babamın son sözü bu ayeti kerimeydi.’’

Ali Haydar Efendi rahimehullah Fatih Camii’nin haziresine defnedilecekti. Zira ‘Selatin Camileri’nin hazireleriyle ilgili teamül bunu gerektiriyordu. Camilerin hazirelerine defnedilecek şahısta camiyi yaptıran sultanın ailesinden olma, meydan muharebelerine katılma ya da caminin medresesin de dersiam olma şartı aranıyordu. Fatih’in haziresinde hocası Ahmed Hamdi Efendi’nin yanında kendisi için ayrılan yere defnedilecekti fakat öyle olmadı.

İstanbul’un asker kökenli valisi Refik Tuğla, değil Fatihe defnedilmesine, orada cenaze namazının kılınmasına dahi müsaade etmedi. Fatih Camii’nin etrafını ablukaya aldırmıştı. Cenaze namazı için toplanan cemaatin inkılap hazırlığı içinde olduğunu iddia ediyordu.

Defin için Fatih Camii’nin haziresi olmayınca yakınları Edirnekapı Sakızağacı kabristanını uygun gördüler. Revnakoğlu o günkü gözlemlerini aktarırken:’’ çarşambadaki dergahtan cenazeyi alıp, Sultan Selim Camii’ne getirmek saatler sürdü. , Sultan Selim Camii Şerifi bahçesinde öğle namazından sonra kılınan cenaze namazını Odabaşı Kemali Tekkesi son şeyhi Erbili Es’ad Efendi halifelerinden Hacı Sami Efendi kıldırdı. Cenazede intizamı sağlamak için askeri tertibat alınmıştı. Vali Refik Tulga Paşa’da gelmişti. Daha sonra na’şı on binlerin parmak uçlarında Yavuz Selim’den alınıp Edirnekapı-Sakızağacı mezarlığına götürülüp, defnedilir.

ali haydar efendini sakızağacındaki kabri şerfi
Ali Haydar Efendinin rahimehullah sakızağacındaki kabri

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ali Haydar Efendi Kuddise Sirruhu’dan 10 Nasihat

hakkında Emrah SARGIN

Emrah SARGIN

Ayrıca kontrol et

GENÇLERİN OKUMASI GEREKEN KİTAPLAR

GENÇLERİN OKUMASI GEREKEN KİTAPLAR-2

TAŞLARI KONUŞTURAN ADAM: MÜRSEL GÜNDOĞDU -Aşkını taşlara kazıyan ve inancının temel esaslarını ölümsüz eserlerine nakşetmeyi …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir