Error: Your upload path is not valid or does not exist: /home/gencyese/public_html/wp-content/uploads REİSÜ'L-KURRA MEHMET RÜŞTÜ AŞIKKUTLU'NUN
Ev / Blog / REİSÜ’L-KURRA MEHMET RÜŞTÜ AŞIKKUTLU’NUN 7 MADDE DE HAYATI

REİSÜ’L-KURRA MEHMET RÜŞTÜ AŞIKKUTLU’NUN 7 MADDE DE HAYATI

REİSÜ’L-KURRA MEHMET RÜŞTÜ AŞIKKUTLU’NUN 7 MADDE DE HAYATI

HAL TERCEMESİ:

Üstad, 1901 yılında Of’un Uğurlu Beldesinde dünyaya geldi. İlk tahsilini, 40 yıl dönemin Maarif Vekaleti ( milli eğitim bakanlığı ) bünyesinde öğretmen olarak hizmet veren babası Ahmet Cemaleddin Efendi’den yaptı. Hafızlığını köyünde yaptıktan sonra Arapça ve İslami ilimler tahsilinin önemli bir bölümünü yine köyünde, yörenin meşhur alimlerinden Çalıkzade Tahir Efendi (v.1924) Kasımzade Hasan Efendi ve Darulfünün dersiamlarından ” Çalekli Hacı Dursun Efendi” diye bilinen Dursun Feyzi Güven’den (v.1977) yaptı. Varisler arasında mal taksimini ve veraset intikalini konu edinen Feraiz İlmi’ni Uğurlu’da otuz yıllık müderrislik yapan Paçanlı Bakkalzade İsmail Efendi’den öğrenip icazet aldı. Dursun Efendi’den özel olarak Tefsir, Hadis, Fıkıh, Akaid, Kelam ve Meani gibi dersleri okuyarak ikmal etti.

Merhum Üstad 1930 yılında İstanbul’a giderek Sirozlu Hacı Hafız Ahmed Şükrü (v.1932) ve bu zatın ”kesik bacaklı” lakabıyla tanınan yeğeni Hafız İsmail Hakkı Bayri (v.1972) ile Varnalı Hocazade Hafız Ahmed Hamdi Hoca Efendilerden Aşere-Takrib ve Tayyibe ilimlerini okuyup icazet aldı. 1932 yılında Of’a köyünü döndü ve Of müftülüğünün şifahi izni ile Kur’an tedrisatına başladı. Bu izin, 1936 yılında dönemin Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi imzasını taşıyan bir belgeyle resmiyet kazandı.

1941 yılında Ahmet Hamdi Akseki imzasını taşıyan bir yazıyla atandığı Of vaizliği görevine 1976 yılında bu görevden emekliye ayrılmasına kadar devam etti.  Merhum Aşıkkutlu, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 1968 yılında Türkiye’de ilk defa açılan Aşere-Takrib ve Tayyibe İhtisas Kursu’nu kendi gayretleri ve köylüsünün katkılarıyla Uğurlu’da başarıyla gerçekleştirdi. 1974-1975 yıllarında Ankara’da 1976-1979 yılları arasında İstanbul Haseki Eğitim Merkezi’nde Aşere-Takrib ve Tayyibe okuttu.

mehmet rüştü aşıkkutlu

TALEBELERİYLE MÜNASEBETİ VE ONLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Üstad, okumaya gelen talebelere, barınmaları için öncelikle kendi evini açardı. Öğrenci sayısı fazla olduğundan ev yeterli olmaz, gelenlerin önemli bir kısmını köydeki boş ev ve odalarda veya durumunu müsait olan ailelerin yanlarında kalırdı. Üstad imkanı nispetinde buralardaki talebelerin iaşe ve barınmasına bizzat yardımcı olurdu. Evinde ekmek ve yemek pişirir, talebeye ikram ederdi.

Kıtlık zamanında bir gün bir talebe medreseye bir kilometre kadar uzaklıkta bulunan Hoca Efendi’nin evine ekmek almak için gider. Ekmeği alıp evden çıkarken mahalle sakinlerinden birisi kapıdan içeri girer ve Hoca Efendi’ye ”Hoca Efendi! Kendi köyünün çocukları aç dururken bu ekmeği öğrencilere nasıl verirsin?” der. Bunun üzerine Hoca Efendi, hanımı Ayşe Anne’ye çuvalda kalan unu gelen kişiye vermesini söyler. Fakat kıtlık sebebiyle bu emri yerine getirmede isteksiz davranır. Hoca Efendi ikinci defa çuvaldaki unu vermesini söyler. Bunun üzerine Ayşe Anne Hoca Efendi’nin talebini yerine getirir.

Köylü aldığı unla evden ayrılmamıştı ki, kapından içeriye elinde zarf olan birisi girer. Hoca Efendi zarfı açar bakar ki, köye bir saat kadar mesafedeki Taşhanpazarı nahiyesinden bir esnaf, şu notu göndermişti: ” Hoca Efendi, Bafra’dan zat-ı alinize bir çuval un geldi. Güvenilir birisini gönderin de çuvalı gelsin alsın.” Hoca Efendi bu kez hanımına döner ve ” Eğer o unu verirken zorlanmasaydın, belki de iki çuval un gelecekti.”der.

Talebeler içinde zaman zaman çok tembellik yapıp dersini ihmal eden veya ciddi yaramazlık yapanları ikaz ederdi. Uyarılan öğrenciler aynı şeyleri tekrar yapınca yine ikazda bulunur, bütün bunlara rağmen talebe tembellik ve yaramazlıkta ısrar ederse, asla onu dövmez, fakat ona: ” Sen memleketine dön; sana bu kadar okumak yeter. Ailenin işlerine yardım edersin veya baban seni başka mesleğe versin. Senin yerine de başka bir öğrenci alalım.”derdi.

mehmet rüştü aşıkkutlu

KUR’AN-I KERİM’İN OKUNMASI VE ANLAŞILMASINA VERDİĞİ ÖNEM

Kamil Hoca Efendi, Üstad’ın Kur’an’la olan münasebetine dair şu hatırasını anlatır:” Hocamız gündüz talim üzere okuttuğu ayetleri bazen rüyasında derste olduğu gibi okurdu. Mesela bir gece rüyasında ‘ Hicr Suresi’nden on beş ayet tilavet etmişti. Sabah olunca kendisine ‘Hocam! Gece falanca sureyi okuyordunuz’ dediğimde, mütevazi bir şekilde ‘ İnsan gündüz ne ile meşgul olursa, gece rüyasında da onunla uğraşır’ demişti.”

Üstad, Kur’an-ı Kerim’in doğru okunmasına olduğu gibi, anlaşılmasına da ziyadesiyle önem verirdi. Aşere-Takrib ve Tayyibe tedrisinin yanı sıra, diğer İslami dersleri de okuturdu. Kur’an-ı okuyup anlama konusunda derin bir vukufiyete sahipti. İmam-Hatiplik görevini yürüttüğü Uğurlu Merkez Camii’nde adeti olduğu üzere Cuma günleri Cuma namazından önce hafızlara aşr-ı şerifler okutur, en son okuyan talebenin tilavet ettiği ayetleri hiçbir esere bakmadan tefsir eder, onlardan hareketle cemaate va’z-u nasihatte bulunurdu.

SABIR VE TAHAMMÜLÜ

Üstad, kitap bitirme esasına dayalı olan medrese usulüne göre ders verir, malum kitapları sırasına göre okuturdu. Bir gün, bu eserler arasında önemli bir yere sahip olan Birgivi’nin İzhar isimli nahiv kitabından ”Zeydun kaimun/ Zeyd ayaktadır” örnek cümlesi çerçevesinde mübteda (özne) ve haber bahsini anlatırken, zaman zaman yanında oturan ve bu örneği ezberleyen bir köylü,” Yahu hocam, bu Zeyd hep ayakta mı durur, hiç oturmaz mı?” deyince, merhum Üstad,” Evet efendi; bizim Zeyd bu meselede hep ayakta durarak vazife görür.”der.

Yine merhum Hoca Efendi, Haseki’de Kıraat dersi okuttuğu yıllarda bir gün İsmailağa camii’ne, talebesi Muhterem Mahmud Efendi’yi ziyarete gider. Şadırvanda rastladığı bir derviş, Hoca Efendi’ye, sakalın fazileti ve nasıl olması gerektiğinden bahseder, sakalının kısa olması hasebiyle de onu azarlar. Hoca Efendi bu cahil dervişe kızmak şöyle dursun onu tasdik eder mahiyette,” Efendi doğru söylüyorsun, sakal dediğin gibi olmalıdır.” der. Sonra bu derviş camiye girer ve Muhterem Mahmud Efendi’nin ders halkasına oturur.

Bir müddet sonra merhum Üstadın geldiği Mahmud Efendi’ye haber verilir, hemen ayağa kalkar, büyük bir hürmetle hocasını karşılar, elini öper ve oturduğu yeri ona takdim eder. Bu durumu hayretle şahit olan derviş, Mahmud Efendi’nin karşıladığı, elini öpüp yer verdiği kişinin şadırvanda azarladığı şahıs olduğunu anlayınca utancından ne yapacağını bilemez. Namazdan sonra Hoca Efendinin yanına yaklaşır, elini öper ve kendisini affetmesini istirham eder. Merhum Üstad bir baba şefkatiyle, ” Efendi, söyledikleriniz doğru idi; sakalım uzun olsa daha iyi olurdu.” diye mukabelede bulunur.

mehmet rüştü aşıkkutlu

HAKKINDA TALEBELERİNİN ŞEHADETİ

Onun İslam ve Kur’an uğruna yaptığı hizmetlerin önemine dikkat çeken muhterem Mahmud Efendi, hakkında şunları söylemektedir:” Biz ona öğrenci olmakla şereflendiğimiz de  hafızdık ama Kur’an-ı Kerim nasıl okunur,doğru dürüst bilmiyorduk. O yetişinceye kadar birçok hafız ” ve in yesteğisu yuğasu’yü ”ve in yesteğişu” diye, yani ”peltek se” harfini”şin” olarak okurdu. Hafızlar Kur’an-ı Kerim’i bihakkın doğru okumayı ondan öğrendi. Onun üzerimizde büyük emeği vardır.”

VEFATI

Üstad, 1980 yılının 28 Ağustos Perşembe günü Hakk’a yürüdüğünde, geride Ehl-i Kur’an ve ilim sahibi binlerce talebe bırakmıştı. 31 Ağustos Pazar günü Of/Uğurlu’daki cenaze merasimine eski başbakanlardan muhterem Necmeddin Erbakan gibi dönemin önemli bazı siyasetçileri de dahil olmak üzere Türkiye’nin her yanından akın eden on binlerce kişi iştirak etti. Cenaze namazını talebesi muhterem Mahmud Efendi kıldırdı. Cenazesi yarım asır civarında görev yaptığı Uğurlu Merkez/Büyük Camii avlusuna defnedildi. Allah Teala kabrini Kur’an’ın nuruyla pürnur, mekanını Cennet, makamını ali eylesin!Amin.

İhsan Şenocak Hocanın Kitabından 15 Madde de İki Devrin Ulu Hocası Ali Haydar Efendi

hakkında Emrah SARGIN

Emrah SARGIN

Ayrıca kontrol et

OSMANLI DEVLETİN DE MAKTUL ŞEYHÜLİSLAMLAR

OSMANLI DEVLETİN MAKTUL ŞEYHÜLİSLAMLAR Osmanlı tarihinde Kadılardan yolsuz hareket ederek haklarında şikayet olunanlardan bazıları katledildiği …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir