Error: Your upload path is not valid or does not exist: /home/gencyese/public_html/wp-content/uploads İslam Hukukuna Göre Kredi Kartları Tanımı Kullanımı
Ev / Blog / İslam Hukukuna Göre Kredi Kartları-Kullanımı

İslam Hukukuna Göre Kredi Kartları-Kullanımı

İslam Hukukuna Göre Kredi Kartları

Kredi kart sisteminin fıkıhla hangi akit türüne girdiği hakkında günümüz alimleri arasında farklı görüşler vardır. Bazıları bu akdi üçlü kefâlet olarak değerlendirmiştir. Bu itibarla banka,kart hamiline: ” Bu kartla yapacağın tüm alışverişlere muayyen bir limite kadar kefilim” demiş olmaktadır. İş yerine de : ” Benim kartımla alışveriş yapmak isteyenlere muayyen bir limite kadar izin ver. Kart hamillerinin yaptığı alışverişlerden doğan ödemeler benim üzerimedir. Yani” Buna kefilim” demiş olmaktadır. Buna göre banka, alıcı ve satıcı olmayıp yukarıda da ifade edildiği gibi sadece kefil durumundadır.

Meselemize bu itibarla bakacak olursak; kredi kartı sisteminin caiz olup olmaması hakkında hüküm vermemiz, içerdiği kefalet işleminin caiz olup olmamasına bağlıdır.

Kefalet üç kısımdır: Kefaletün bi’n-nefs- Kefaletu’n bi’z-zaman- Kefaletu’n bi’l-mal

Meselemiz birinci ve ikinci kısımlarla alakalı olmadığından onlardan bahsetmeyeceğiz. Burada konumuz ” Kefaletü’n bi’l-mal” meselesiyle alakalı olduğundan bu tür kefalet üzerinde duracağız. Artık burada kullandığımız kefâlet terimiyle üçüncü kısmı yani ” Kefalet bi’l-mal”ı kastetmekte olduğumuz bilinmelidir. 

Kefalet: ” Zimmeti başka bir zimmete katmaktadır.” Yani asıl borçlu olanın ödeme sorumluluğuna kefâlet yoluyla bir başkasını katmaktır. ( Ali el- Kâri, Fethu bâbi’l-inaye) Kefalet akdini kredi kartı sistemiyle mukayese yaparak inceleyen günümüz alimleri belli başlı yerlerde sıkıntılar olduğunu ifade ederek bu sıkıntıları şu şekilde sıralamışlardır:

Kefâlet akdinde kefil olan kişi, bu kefâletinden dolayı hiçbir ücret talep edemez. Zira kefâlet, tebberru akdi olduğundan, karşılığında ücret almak caiz olmaz. ( Zeyla’î, Tebyînü’l-Hakaik )halbuki kartı veren banka, kart hamilinden belirli bir ücret almaktadır. Ancak bunu ” Bankanın aldığı bu ücret, kefâlet ücreti değil kart ücretidir” diyerek yorumlayanlar da olmuştur.

Kefâlet sözleşmesinde satıcı yani alacaklı olan kimse, alacağını hem asıl borçludan hem de kefilden isteyebilir.( süleyman kırkağacî, kavaidü’l usul ve’l furû, sh:18 ) Halbuki kredi kartıyla satış yapan satıcının tek muhatabı, banka yani pos makinesini kendisine veren kurumdur.

Kefil, kefil olduğu kişi borcu ödemeden ondan bir şey isteyemez. ( Meydanî, el-lübab 2/157). Halbuki banka, işyeriyle yaptığı sözleşmeye göre; müşterinin hesap kesim tarihine yakın, yaptığı alışverişlerin bedelini ödemenden, kart hâmilinden yani kefil olduğu kişiden parayı tahsil edebilmektedir. Buraya kadar ki bölümde, kredi kartı kefalet olarak değerlendirilen ilim adamlarının görüşlerini naklettik.

Muasır alimlerden bazıları da, kredi kartı sistemini, İslam fıkhındaki havale başlığı altında değerlendirmiştir. Havale:” Zimmette bulunan borcu başkasının zimmetine nakletmek” demektir. Buna göre kartı veren banka, kart hamiline: ” Yapacağın alışverişlerden doğacak olan borcunu bana havale et, bunları ben ödeyeceğim” demekte olup, anlaşmalı olduğu iş yerine de aralarındaki sözleşme doğrultusunda:” Bu havaleyi kabul et” demiş olmaktadır. Havale meselesiyle mukayese yaparak inceleyen İslam hukukçuları belli başlı yerlerde sakıncalar çıktığını ifade etmişlerdir.  Havele akdinin sıhhat şartlarından biri ” Muhalün bih” dediğimiz şeyin yani havale edilen borcun miktarının malum olmasıdır.( İbni Nüceym, el Bahrur-Raik,Kitabu’l-Havale)

İleride doğacak olan borç, o an için borç olmadığından bunun havale edilmesi sahih olmayacaktır. ( kâsânî, Bedai’ü’s-sanai: Kitabul Havale) Ancak kredi kartı sistemiyle alışveriş işleyişini incelediğimizde; kart hamilinin,bankaya havale ettiği borcun havale esnasında malum olduğu anlaşılmıştır. Şöyle ki kart hamili, anlaşmalı dükkandan alışveriş yaparken kartını pos cihazından geçirdiği için pos cihazıyla banka arasında o anda iletişim kurulmakta ve vesileyle borcun miktarı banka tarafından malum hale gelmekte, banka onay verdiğinde de havale oluşmaktadır.

Havale ücret almak her ne kadar sakıncalı olsa da kredi kartı sistemindeki bankanın aldığı ücretin kefâlet bahsinde de geçtiği gibi havale ücreti olarak değil kart ücreti veya masraf olarak değerlendirilmesi mümkündür. Bu itibarla kredi kartı sistemi, mal alımına kadar kefalet, mal alımından ödemeye kadar ise havaledir. Yani banka kart hamiline ve anlaşmalı alışveriş merkezlerine:” Kart hamilinin yaptığı alışverişlere kefilim, ödemeyi bana havale edin” demiş olmaktadır.

Kredi kart sistemini, fıkhî olarak caiz olmayan birçok anlaşmaların bulunduğu bunların en belirgin olanı sözleşmedeki 8. madde olan ”Yerine göre temerrüt yerine göre de nema faizinin verilmesini taahhüt etmek’tir. Yani banka böylece kart sözleşmesinde taksitlendirme veya borcu geciktirme üzerine açık bir şekilde faiz alacağını ifade etmiş olmaktadır. Bunu yapan kart sahibi ise her ne kadar borcunu geciktirmeyerek ve bankadan nakit çekmeyerek faiz vermese de bu akde imza atmış olduğundan kredi kartını her kullanımda sarahaten olmasa da bu faiz sözleşmesini dolaylı olarak yenilemektedir.

Ancak şunu önemle belirtelim ki: bu sözleşmenin caiz olmaması kart ile alınacak malı veya eşyayı haram yapmaz.

Netice olarak; konumuzun başında da ifade ettiğimiz gibi; faizle çalışan kurumlarla mubah olan işlemleri bile yapmanın doğru olmadığı göz önünde tutulacak olursa, kredi kartı gibi meşruluğu tartışılan bir işlemi böyle bir kurum ile yapmaktan kaçınmak elbette dînî ve ahlakî görevimizdir.

Faizsiz Finans Kurumlarındaki Kredi Kartı Sistemi

Şöyle ki Faizsiz Finans kurumlarında borcun zamanında ödenmemesi durumunda murâbaha kârı adı altında belirli bir oranda aylık kâr alınmaktadır. Bu tür kâr almayan bazı kurumlar ise döviz kur farkını almaktadırlar ki, fıkhı açıdan bu meselede de birçok tartışmalar vardır.

Sonuç olarak; musaır alimlerin çoğu finans kurumlarının verdiği kredi kartlarının kullanımının caiz olması için sözleşmelerinde şu iki şartın bulunmaması gerektiğini açıklamışlar ve bu konuda

Faiz ve nakit çekme işlemi olmayacak.

Ödeme geciktirildiğinde herhangi bir fazlalık alınmayacak.

Ancak paranın değer kaybetmesi durumunda kurum bunu farklı cinsten alacak olursa caiz olur demişlerdir.

Bütün bunlara rağmen kredi kartının kullanımı şüpheden uzak değildir. Bu yüzden zorunlu hale gelmedikçe kullanılmaması ihtiyat dini açıdan tedbirli davranmak olsa gerekir.

islam fıkhına göre finans kurumlarının durumu-2 Altın Hesabı

hakkında Emrah SARGIN

Emrah SARGIN

Ayrıca kontrol et

GENÇLERİN OKUMASI GEREKEN KİTAPLAR

GENÇLERİN OKUMASI GEREKEN KİTAPLAR-2

TAŞLARI KONUŞTURAN ADAM: MÜRSEL GÜNDOĞDU -Aşkını taşlara kazıyan ve inancının temel esaslarını ölümsüz eserlerine nakşetmeyi …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir